Bu yazıda heva ve hevesten,
herhangi bir delile dayanmaksızın oluşturulan kanaatlerden bahsetmeye
çalıştığım 3-4 tweet zincirini birleştirmeye, sonrasında da tweetlerde olmayan
bazı eklemeler yapmaya çalıştım. Yazıyı bu ham haliyle bırakıp daha sonra bu
konuya daha derli toplu değinen bir yazı yazmayı planlıyorum.
Omurga: https://twitter.com/benmbs/status/1133134003358318592
Seçimlere dair: https://twitter.com/benmbs/status/1138018968072085504
> https://benmbs.blogspot.com/2020/09/secimler-secim-secmek-ve-atanmslar.html
Ayetler: https://twitter.com/benmbs/status/1104850826554691584
Kur’an soslu siyaset: https://twitter.com/benmbs/status/1140932442968219649
---
Sahih ve Uydurma İsimlere Dair
Araf 71:
“Rabb'inizin azabı ve öfkesi, hakkınızda kesinleşti. Haklarında Allah'ın hiçbir
yetki belgesi indirmediği, sizin ve atalarınızın taktığı İSİMLER
hakkında benimle tartışıyor musunuz? Bekleyin öyleyse! Kuşkusuz ben de sizinle
beraber bekleyenlerdenim.' dedi.”
@Cihancetinkya:
https://twitter.com/Cihancetinkya/status/1133109156595032064
Türkçe'de
"idol" Fransızca'daki 'idole' sözcüğü, yalancı tanrı, tapınılan
kimse, manâsındadır. Eski Yunanca eídolon, 'είδολον" sözcüğünden
alıntıdır. Yani bir tanrı icat etmektir. Genelde Kapitalizm, özelde
Pozitivizm'in ihtiyaç duyduğu bir çeşit tanrı.
Uydurulan isimlere dair:
@nurdan_nnn: https://twitter.com/nurdan_nnn/status/1108351913752449026
“Anladığım
kadarıyla aslen Farsça olan "nam" (yani şan, şöhret, isim)
kelimesiyle İngilizcedeki "name" aynı. Arapçada da "isim"
şeklinde.
Hatta
"namus" kelimesinin İngilizcedeki karşılıklarından biri good
"name"dir. Asıl Eski Yunanca nomos yani "düzen, kanun"dan
geldiği söyleniyor”
Sağ olsun çevirmenlerin
birbirinden ayrı çevirip, anlaşılmaz ettiği bir ayette (Enfal 42) -bağlamından
emin olmadığım- bir ifade var: “Yaşayan bir delil üzerine yaşasın, helak olan
bir delil üzerine helak olsun.”
Maide 90:
Ey iman edenler! Hamr, kumar, dikili taşlar ve şans oyunları şeytan işi
birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.
Maide 90 ikonaları (kutsiyet ve
değer atfedilmiş, putlaştırılmış nesneleri) yasaklar. Neden? El Hakim ve El
Kuddüs olan Allah'tır da ondan. İnsanın mukaddes atama yetkisi yoktur.
Kutsiyet, Allah'tan gelir. Kutsalımızı o belirler. Atalarımızım taktığı
isimleri sahiplenmeden önce, düşünelim "Size ne oluyor, nasıl hüküm
veriyorsunuz?"
Birtakım ideolojileri Kur'an'a onatma
gayreti de unutulmamalı. İdeolojileri Kur’an’a onatmak da bir çeşit sahte değer
yüceltmesidir. İslam dışı kutsal olduğu zannedilenlere şunları örnek
verebiliriz:
·
Kültür
·
Düşünce, akım
·
Devlet, anayasa, kanun vs
Misal;
·
“Kültürümüzde ana babaya
saygı var”
·
“Atatürkçülük sahte dinle
mücadele yöntemidir”
·
“Aslında velayet kanunları
Kur'an'a uygun gibi”
Maide 41’deki “Eğer bu size
verilirse onu alın, eğer bu verilmezse sakının” ibaresiyle ideolojiyi
Kur'an'a onatma gayretini birbirine yakın görüyorum. Burada da bir nevi Kur’an
dışı değer atfedilmiş düşünceyi, fikri, öğretiyi Kur’an’a onaylatıp sahte değer
üretme, yerini sağlamlaştırma gayreti var gibi durmakta.
Maide 41:
Ey Resul! Küfre koşuşanlar seni üzmesin. O kimseler ki ağızlarıyla inandık
dedikleri halde, kalben inanmadılar. Ve bir de yalan uydurmak amacıyla kasıtlı
dinleyen Yahudiler, sana gelmeyen başka bir toplum adına casusluk yapmak için
dinlerler. Sözleri bağlamlarından kopararak değiştiriyorlar: "Eğer bu
size verilirse onu alın, eğer bu verilmezse sakının!" diyorlar. Allah,
kimin fitneye düşmesini isterse, onun için Allah'a karşı elinden hiçbir şey
gelmez. İşte onlar, Allah'ın kalplerini arındırmak istemediği kimselerdir. Onlar
için dünyada aşağılanma, ahirette de büyük bir azap vardır.
Necm 11: "Gönlü,
gördüğünü yalanlamadı."
Allah, gördüğümüzü gönlümüze
yalanlatmasın diyeyim artık...
Konuyla alakalı başka ayetler:
Bakara 204:
İnsanlardan öylesi vardır ki, onun dünya hayatına ilişkin sözü senin hoşuna
gider ve o, kalbindekine Allah'ı tanık tutar. Oysa ki o, düşmanların en
yamanıdır.
Furkan 43:
İğreti arzusunu ilah edinen kişiyi gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın?
Ali İmran
78: Onlardan bir zümre vardır, aslında Kitap'tan olmayan bir şeyi siz
Kitap'tan sanasınız diye, dillerini Kitap'la eğip bükerler. O, Allah katında
olmadığı halde, "Bu, Allah katındandır." derler. Bilip durdukları
halde, Allah hakkında yalan söylerler.
Bakara 174:
"Allah'ın indirdiği kitabın bir kısmını gizleyenler ve onu az bir değere
değişenler, karınlarına ateşten başka bir şey tıkmış olmazlar; kıyamet günü
Allah onlarla konuşmayacak, onları temize çıkartmayacaktır; onlara acıklı bir
azap vardır."
Araf 169:
Onların yerine Kitap'a mirasçı olanlar, nasıl olsa bağışlanacağız diyerek
dünyanın geçici menfaatlerini tercih ettiler; kendilerine buna benzer şeyler
gelse, onu da tercih ederler. Onlardan, Kitap'a bağlı kalacaklarına ve Allah
hakkında ancak hakkı söyleyeceklerine dair söz alınmamış mıydı? Oysaki onlar, o
Kitap'ta olanı okumuşlardı. Ahiret yurdu takva sahibi olanlar için daha
hayırlıdır. Hala akletmeyecek misiniz?
Bir de, at olup "sistemi
değiştirme" umudu olanlar var. (Burada alıntılanan tweet daha önce bloğa
da aktardığım “Seçimler, seçim, seçmek ve atanmışlar” başlıklı yazıdan. Yazıyı
okumak için: https://benmbs.blogspot.com/2020/09/secimler-secim-secmek-ve-atanmslar.html)
@benmbs: https://twitter.com/benmbs/status/1138018968072085504
"Müslümanların
》bazı
dini teklifleri《 >tevhidin önünde tutarak< "hak ve
özgürlük" mücadelesine kalkışmalarının temelinde "la ilahe
illallah" sözünün siyasi rejimlerin gözünde oluşturduğu muhtemel
tehlikeler vardır."
Mehmet Emin
Akın - Kelime-i Tevhid Üzerine Düşünme,
Tersten soralım: Referansı Kur'an olmayan sistem içerisinde
güya Kur'an referanslı -soslu- "siyaset" yapmaya razı mısın? En
baştan beri mesele buydu.
@fatih_yasli: https://twitter.com/fatih_yasli/status/1140924658474192896
mesele de zaten belediye tesisi
falan değil, siyasal islam'ın gündelik yaşamı belirlemesine, siyasal islam'ın
kodları içerisinden siyaset yapmaya razı mısın değil misin, bu. buna razı
olunuyorsa, zaten geçmiş olsun.
"Demokratik seçimle seçilmiş ihvan cumhurbaşkanı"
cümlelerinden anlaşılıyor ki; "hazırmış zaten duvar sıkılmış bir yumruğa
fly Pan-Am drink Coca-Cola"
Millet kelimesi "yazdırmak, dikte ettirmek, kâtibe
yazacağı şeyleri söylemek" manaları yanında "ulus, din, yol,
toplum" gibi anlamlara da gelir. Onların kanuna uymadıkça memnun
olmayacaklar. Allah'tan daha iyi hüküm verdikleri iddiasındalar.
Kalem 36-37: "•Size
ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz? •Yoksa bir kitabınız var da bu bilgileri
oradan mı öğreniyorsunuz?"
Bakara 120: Yahudiler ve Hıristiyanlar, sen onların milletlerine uymadıkça
senden asla razı olmazlar. De ki: "Gerçek şu ki; doğru yol Allah'ın
yoludur." Ve sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan; Allah'tan, sana ne bir veli ne bir yardımcı
bulabilirsin.
Kalem 1:
Nun. Kaleme ve satır satır yazdıklarına ant olsun ki,
Tur 2: Satır satır
yazılmış Kitap'a (yemin olsun),
Ad vermek, mana atamaktır,
sıfatlandırmaktır. İSİM sözcüğü tıpkı SEMA sözcüğü gibi SMW kökünden gelir ve
yükseklik gibi bir anlamı vardır. Kökü Rad 33'le beraber okuduğumda kökün
"yücelik bilgisi, değerler kümesi, kutsal" gibi anlamları olduğunu
görüyorum.
Rad 33:
Peki, herkesin ne yaptığını gözeten O
değil mi? Onlar yine de ilahlarını Allah'a ortaklar koştular. De ki:
"Onları istediğiniz isimle isimlendirin bakalım. Yoksa siz, O'na yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber
veriyorsunuz? Yoksa boş sözlere mi aldanıyorsunuz?" Aslında gerçeği
yalanlayan nankörlere planları güzel gösterildi de doğru yoldan alıkonuldular.
Allah kimi saptırırsa artık ona hidayet edecek kimse olamaz.
Oysa isim vermek Allah'a ait bir
haktır. Yusuf 40 ve Bakara 31'den bunu anlıyorum.
Zaten Allah, Adem'e BÜTÜN
isimleri öğretmiştir... (Bakara 31) Yani, neyin kutsal olduğunu... Yani
KAYYUM olan dini... O değerler kümesini.
Yusuf 40:
Sizin, O'nun yanı sıra kulluk ettiğiniz
şeyler, ancak sizin ve atalarınızın
uydurup adlandırdığı şeylerdir. Allah,
onlara hiçbir sultan indirmedi. Hüküm yalnızca Allah'ındır; kendisinden
başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru din yalnızca budur. Ancak
insanların çoğu bu gerçeği bilmezler.
---
Son söz:
Yazıda bazı yerlerde
anlamsal boşluklar ve kopukluklar görmüş olabilirsiniz, ki var. Bunun
sebeplerinden birisi farklı zamanlarda farklı bağlamlarda yazılmış yazıları
burada birleştirmem; bir diğeri eskiden anlamı daha çağrışımlarla yakalamaya
çalışmam yani ayağı yere basmayan teviller yapmam, bir diğeriyse kurduğum bazı
ilişkilerin zorlama olması.
Örneğin “satır satır yazılan kitaba
and olsun” ayetleriyle millet kelimesinin “yazdırmak” anlamı arasında ilişki
kurmam zorlama bir ilişki.
Zorlama ilişkilerden birisi “sema”
kelimesine yönelik delilsiz tevilim.
Bir diğeri Adem’e öğretilen
isimlerle ilgili yazdıklarım.
Okuyucu buranın kişisel bir dergi
/ derleme mecrası olduğunu unutmamalı. Yazılan şeylerde hatalar olabileceğini /
olduğunu göz önünde bulundurmalı ve zorlama yorum gördüğü yerden uzaklaşmalı.
Bu yazıyı daha sonra daha derli
toplu ve ayağı yere basan bir hale getirip bir başka platformda yayımlayacağım
inşallah. O vakit geldiğinde buraya belki güncelleme atarım, belki bu yazıyı
kaldırırım. Bilginize.