Şimdilerde yerinde yeller esen birkaç tweete cevaben dil üzerine yazdıklarım. Hatırımda kaldığı kadarıyla cevap verdiğim arkadaş dil devrimini Kur’an’a yapılmış bir ihanet olarak görmekte, dilimizin eskiden Kur’an koktuğunu ama artık Kur’an’a yabancı olduğunu iddia etmekte bunun üzerinden dil devrimini, Türkçeleştirme – sadeleştirme faaliyetlerini hatalı gördüğünü hatta bunun bir çeşit piçleşme olduğunu ifade etmekte. Ben de bunun üzerine bir şeyler yazmıştım.
Kaynak:
https://twitter.com/benmbs/status/1144996383226761217
https://twitter.com/benmbs/status/1122908728762740737
https://twitter.com/benmbs/status/1122443190722863104
"Kur'an kokmak"
Kur'an'ı anlamamıza engel olmuyor muydu? Arapçadan dilimize geçen kelimeler
Arap dil/zihin dünyası bağlamında mı geçiyordu yoksa Türk dil/zihin dünyasında
kendi anlamlarını mı kazanıyordu? "Kur'an kokusu" aromadan mı
geliyordu yoksa hakiki koku muydu?
Zihniyet ve ahlak piçliğine bir
şey diyemem. Ama başka dilden köksüz alınan kelime, öz dil ağacımızda sığıntı
olarak kaldıktan sonra, ekinin kökünün verimi alınamadıktan sonra piçleşmeye
mahkûm değil midir?
Yoksa asıl piçleşme, öz dilimizde
kullanılmakta olan sözcüğü bırakıp yabancı dildeki sözcüğü almakla, öz dilimizi
kısır bırakmak neticesinde mi olmuştur?
“herkes oturgaçlı götürgeç değil
de otobüs diyorsa otobüs kelimesi Türkçedir” şeklindeki bir itiraza cevaben
yazdıklarım:
Dil, oldu bittiye getirilemeyecek
kadar hassas bir konudur. Kur'an, "söz"ü İbrahim suresi 24-26.
ayetlerde tanımlamıştır. Bu ayetlere göre sağlam söz kökü yerde, dalları göğe
doğru uzanıp meyvesini veren ağaç gibiyken; kötü sözse yerden koparılmış, ayakta
durma imkânı olmayan ağaç gibidir. Yukarıda verdiğim "öz dil ağacında
sığıntı sözcük" örneği İbrahim suresinin yukarıdaki ayetlerine atıftı.
Sorguladığım şey, herkesin neden "oturgaçlı götügeç" -ki TDK'nin
böyle bir önerisi yoktur; bu, meseleyi sulandıranların TDK'ye iftirasıdır-
demediği değil; herkesin neden "otobüs" dediğidir.
Dil ağacımızdaki piç kelimeye
örnek: AYNA Bu sözcük kime ne anlatmaktadır? AYNA sözünü duyan Türk'ün zihninde
nasıl bir etkileşim olmakta, nasıl bir dil mekanizması çalışmaktadır? Sözcük
türetmek düşünce üretmektir ve sözcük türetmeyip dil ağacına sözcük aşılamak
-devşirmek- zihnin düşünce üretim mekanizmasını kısırlaştırmaktadır.
Oysa dilimizde ayna sözcüğü için
kullanılacak, Türk'ün zihninde hikâyesi olan, kelimenin hafızasını yokladığı
bir kelime bulunmaktadır: GÖRÜNGÜ Ayna sözünü duyan kimse sözün ekine köküne
inip, kelimenin hafızasına dokunamazken, kelime insanımızın hafızasına
dokunamazken; görüngü kelimesinin zihin dünyamızda bir hafızası, anısı,
anlatısı vardır. Sözcüklerden birisi yemişini veren, besleyen ve beslenen;
birisi yemiş veremeyen, kısır, beslemeyen ve beslenemeyen sözcüktür. Dal
kesilmiş, ağaç istilacı türe terk edilmiştir.
Kelimelerin divan kullanımı ve
divandan halka yansıyan kullanımıyla Arap sözlüklerindeki kullanımını
kıyaslamadım, bilgim yok. Ama bugün Kur'an okuyan bir Türk, Kur'an'dan
dilimizde kullanılan bir kelimeyi duyduğunda, sırf bu ortaklık yüzünden metni
yanlış anlamaktadır.
Minik birkaç örnek: Ceza, ecel,
emir kelimelerine bir bakın derim. Konu uzun, Twitter zor. Arzu eden olursa
başka bir ortamda devam edebiliriz.
Son olarak ekteki tweet zincirini
bırakayım:
@okuyanmehmet hocam, Arapça biliyor olsam Arapça - Arapça sözlük alırım. Bu nedir ya hu? %25 Türkçe. Hadi tüm kelimeler arası karşılaştırma yapsak %37 Türkçe. Anlaşılmaz ki böyle
Sonra ekteki ve ekin ekindeki
sorunları yaşıyoruz:
Kendime not: "TDK'nin dil
devrimi yüzünden Kur'an'ı anlayamıyoz" söylemi hatalı olabilir... Dil
devrimi değil de, dil devrimine sebep olan durum daha problemli olabilir.
Öğrendim ki, yukarıdaki yakınmam Karahanlılardan sonra içerisine düştüğümüz "Anlaşılmaz İlah ve Kitap" sanrısından mirasmış bize
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder